Anasayfa
Blog
Randevu Al
Whatsapp

Anksiyete Bozuklukları Tedavi Yöntemleri

Anksiyete Bozuklukları Tedavi Yöntemleri

Anksiyete Bozuklukları Tedavi Yöntemleri

Şahika İzgi Yılmaz

Şahika İzgi Yılmaz

Tüm Yazılar

Korku gerçek bir tehdit var olması koşulunda kişide hissedilen fizyolojik ve psikolojik belirtiler olarak adlandırılır. Ortamda var olmayan ve nedeni belirlenemeyen herhangi bir tehdit veya tehlike algılanması ise korkudan farklı adlandırılmaktadır. Bu durumlarda kişide ortaya çıkan her türlü fizyolojik ve psikolojik belirti, kaygı diğer adıyla anksiyete olarak isimlendirilmektedir. Korku şu anda olanlar ile meşgul iken anksiyete gelecekte olacaklar ya da olması muhtemelen olanla ilgilidir. Korku hisseden kişiler ortadaki tehdit ile doğru orantılı endişe ve korku düzeyine sahiptir. Anksiyete sahibi kişiler ise var olan durumla orantısız şekilde kaygı hisseder. Kaygı duyduğu olayın gerçekleşme ihtimali oldukça düşüktür. Çoğu zaman olay hiç gerçekleşmeyecekken ortaya çıkan kaygılarla baş başadır. Anksiyete ile birlikte kişinin işlevselliğinde bozulmalar başlayabilmektedir. Özellikle yüksek işlevli anksiyetede kişinin işlevselliği büyük oranda etkilenmektedir.

Anksiyete bozukluğu tedavisi için öncelikle anksiyeteye kaynaklık eden sebepler incelenmelidir. Literatür tarandığında ve kaygı bozukluklarının etiyolojisi incelendiğinde birçok sebep görülmüştür. Kişinin geçmiş deneyimleri, bastırdığı duygular ya da öznel deneyimleri anksiyeteye kaynaklık edebilmektedir. Beyindeki nörotransmiter dengesinin bozulması, GABA ve HPA aktivitesindeki bozulmalar ve hormonal bozukluklar da anksiyeteye kaynak olabilir. Limbik sistemde yer alan amigdalanın etkileri de kişide kaygı bozukluklarını etkileyebilmektedir. Yapılan bazı çalışmalar anksiyete bozukluğunda az da olsa genetik kodların etkili olduğundan bahseder. Yapılan araştırmalarda panik bozukluğu olan bireyin aile sağlık geçmişinde de panik bozukluğa rastlanmıştır.

Anksiyetenin ortaya çıkardığı tepkileri fizyolojik ve psikolojik belirtiler olarak iki başlıkta incelemek mümkündür. Fizyolojik belirtiler ağızda kuruma, yutkunmada zorluk çekme, soğuk ter dökme, bağırsak sisteminde aşırı aktiflik ya da pasiflik yaşamak şeklinde görülebilir. Nefes problemleri, yüksek düzeyde kalp çarpıntısı, kalp ağrısı veya kalp krizi geçiriyormuş gibi hissetmek de diğer fizyolojik göstergelerdir. Psikolojik belirtiler ise libido kaybı, konsantrasyon güçlüğü ve o an ölüyor olduğunu düşünme gibi birçok şekilde kendini göstermektedir. Bunlarla beraber uykuya dalma problemi yaşama, sık sık kâbus görme gibi uyku bozuklukları da bir belirti olabilmektedir.

Anksiyete bozukluğu tedavisi; ilaç tedavisi (farmakoterapi), psikoterapi, ilaç ve psikoterapinin birlikte ilerlediği çoklu müdahaleler ile sağlanabilir. Ek olarak anksiyetenin etkisini azaltıcı faktörleri saptanan spor ve aromaterapi de yardımcı uygulamalar arasındadır. Bu uygulamalar tedavi için kesin çözüm sunmamakta yalnıza destekleyici olmaktadır.

Farmakoterapi esasları ile yapılan anksiyete tedavilerinde temel amaç beynin bozulan kimyasını düzene koymak ve hormonal düzenlemeleri sağlamaktır. Bu tedaviler esnasında sık olarak Benzodiazepinler (Alprazolam, Klonazepam…), Antidepresanlar (Paroksetin, Duloksetin…), Beta Blokörler (Propranolol), Antipsikotikler (Ketiapin XR) ve Buspiron grubu ilaçlar kullanılmaktadır.

İLAÇSIZ ANKSİYETE TEDAVİSİ

Anksiyete bozuklukları epidemiyolojik sonuçlara göre dünya çapında en sık görülen patolojidir. Mental bozuklukların tanısal ve istatiksel el kitabı olan DSM anksiyeteyi birtakım sık görülen psikiyatrik bozukluğun özelliği şeklinde kategorize eder. Anksiyete bozuklukları içerisinde en yaygın görülen psikiyatrik bozukluk özgül fobilerdir. Özgül fobileri sırasıyla panik bozukluk, sosyal anksiyete bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu takip etmektedir. Anksiyete tedavi seçeneklerinden birisi de ilaçsız anksiyete tedavisi olmaktadır. Anksiyete ilaçsız tedavi edilecekse başvurulacak ilk yol anksiyete terapisi hizmetleridir. Sık görülen anksiyete bozukluklarında ilaçsız tedavinin yöntem ve amaçları aşağıda belirtilen şekildedir.

ÖZGÜL FOBİLER

Anksiyete terapisi özellikle özgül fobilerin tedavisinde önemli bir yer kaplamaktadır. Özgül fobilerde kişi koşullandığı fobik nesneye karşı bir korku duymaktadır. Bu korku kişiyi kaçınma davranışına yönlendirmektedir. İlaçsız tedaviler temelde kişiyi korku duyduğu nesneye karşı nötr hale getirmeyi amaçlar. Özgül fobilerde psikoterapi yöntemi olarak nesneye karşı duyarsız hale getiren amaçlayan duyarsızlaştırma kullanılabilir. Gevşeme teknikleri eşliğinde maruz bırakma da kullanılabilecek başka bir yöntemdir. Teknolojik ilerleme ile sanal gerçeklik (in virtuo) yöntemiyle maruz bırakma teknikleri de tercih edilebilmektedir. Tedavide bir diğer yol ise fobik duruma sebebiyet veren olayların gözden geçirilmesi ve işlemlenmesidir.

PANİK BOZUKLUKLAR

Panik bozukluklar tek başına görülebileceği gibi agorafobi ile komorbid şekilde de gözlemlenebilmektedir. Panik bozukluklarda ilaç tedavisi ile beynin nörokimyasal dengesi düzenlenmeye çalışılır. Bununla birlikte psikoterapi ile kişinin başa çıkmakta zorlandığı, gerçek dışı ve işlevsiz düşünceler üzerinde çalışılabilir. Yüzleştirme, yeniden işlemleme, psikoeğitim, nefes egzersizleri gibi teknikler ile bu problemler çalışılabilmektedir. Panik bozuklukların tedavisinde ilk adımda psikoterapi, SSRI antidepresanlar veya her iki müdahale birlikte kullanılabilir. Yapılan bir araştırmada tedavi seçenekleri hakkında şu sonuçlar görülmüştür. Tek başına farmakoterapi müdahalelerinin psikoterapi müdahalelerine göre nüks etme olasılığı daha yüksek olarak saptanmıştır. Tedavilerde müdahale tercihi panik bozukluk sahibi kişinin ve uzmanın vereceği karara bırakılmaktadır.

İlaçsız anksiyete tedavisi için bir yöntem de spordur. Spor ve anksiyete ile ilgili literatür incelendiğinde anksiyeteyi yenmek için sporun destekleyici bulgularına rastlanmıştır. Özellikle panik bozuklukların tedavisinde spor önemli bir yere sahiptir. Broocks ve arkadaşlarının çalışmaları spor yapıyor olmanın panik bozukluk belirtilerini azalttığını göstermektedir. Çalışmalar spor yapmanın kişide bir antidepresan olan klomipramin ile neredeyse eşdeğer etkiye sahip olduğunu vurgulamaktadır.

SOSYAL ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Sosyal anksiyete bozukluğu çoğunlukla bireyin performans sergilediği esnada ortaya çıkmaktadır. Birey başkaları tarafından eleştirileceğine veya yaptığı işin beğenilmeyeceğine dair yoğun kaygı duyar. Sosyal anksiyete tedavisinde kişinin kaygı duyduğu durumların işlevselliği önemli ölçüde azaltması üzerinde durulmaktadır. Terapilerde en temel amaç kişiyi cesaretlendirmek ve kaçındığı durumlarla baş etmeyi öğretmektir. Bunun için kişiye ev ödevi verilerek zorlandığı becerileri geliştirmesi kullanılabilecek yöntemlerden bir tanesidir. Kişinin performansına dair duyduğu çarpık bilişleri fark etmesi ve yeniden yapılandırması da terapiden elde edilecek faydalardandır. Sosyal anksiyete tedavisi psikoterapi, nefes egzersiz çalışmaları ve yeni baş etme mekanizmaları hakkında bilinçlenerek de sürdürülebilir.

YÜKSEK İŞLEVLİ ANKSİYETE TEDAVİSİ

Yüksek işlevli anksiyete klasik anksiyeteden bazı yönleri ile farklılaşır. Klasik anksiyete yaşayan kişide huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü ve yoğun kaygı gibi gözle görülür etkiler vardır. Yüksek işlevli anksiyetede kişinin hayatını dışarıdan bakınca kusursuz gibi algılanabilir. Yüksek işlevli anksiyete sahibi kişiler mükemmeliyetçilik ve detaylarda kaybolma gibi özellikler gösterirler. Birey bir işin tüm yönlerini ve meydana gelme olasılıklarını en ince ayrıntısına kadar düşünür. Yüksek işlevli anksiyetesi olan kişi başkalarını memnun etmek için elinden geleni yapar. Bununla bağlantılı olarak yüksek işlevli anksiyetenin temelinde reddedilme korkusu, sevilmemekten ve onaylanmamaktan korkmak olabilir. Kişi bu döngü içerisinde sonuç olarak tükenmişlik hissine kapılabilmektedir. Zihnin durmaksızın meşgul olması kişinin enerji düşüklüğü yaşamasına ve uyku problemleri çekmesine katkı sunar. Yüksek işlevli anksiyetenin en tehlikeli yanı ise kişi bir anksiyete yaşadığının farkına varmayabilir. Her şeyi düşünmek ve mükemmel olmak kişinin takdir toplamasına ve toplum tarafından onaylanmasına destek olur. Kişi bu durumda kendinde bir sıkıntı görmeyebilir. Bu durumda bireyin içten içe yaşadığı yorgunluk, uykusuzluk ve huzursuzluk hissinin kaynağını bulmak oldukça zorlaşmaktadır. Yüksek işlevli anksiyete tedavisi kişinin yaşadıklarının patolojik olduğunu fark etmesiyle başlar. Bu farkındalık bir iç görü gerektirir.

Yüksek işlevli anksiyetenin yol açtığı hislerden uzaklaşmak için kendi başımıza deneyimleyebileceğimiz kaynaklar vardır. Nefes egzersizleri, sevilen aktivite ile uğraşmak ve spor yapmak bu kaynaklardandır. Özellikle yoga bu noktada oldukça faydalı olabilmektedir. Yoga zihni meşgul eden ve kişiye huzursuz hissettiren düşüncelerden uzaklaşıp ana odaklanmaya destek sunar. Kişinin isteklerinin ve yapabileceklerinin farkında olarak kendi sınırlarını oluşturması da önemlidir. Sınırlara sadık kalmak kişiden beklenilen gerçek üstü performanslardan uzaklaştırır. Bu sınırlar mükemmellik beklentilerini azaltmaya katkı sunar. Beklentileri azaltmak anksiyete geçirmeye karşı önleyici bir yöntem olacaktır. Tüm bu yöntemler anksiyetenin seyrinde azalma göstermeyebilir. Bu gibi durumlarda yüksek işlevli anksiyete tedavisi için bir uzmana başvurmak gereklidir. Yüksek işlevli anksiyete tedavisinde BDT, Mindfulness Terapi ve EMDR terapi yöntemleri kullanılabilecek tekniklerinden birkaçıdır.

KAYNAKÇA

Canan, F. ve Ataoğlu, A. (2010). Anksiyete, depresyon ve problem çözme becerisi algısı  üzerine düzenli sporun etkisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 11, 38-43.

Çıtak, S. (2018). Anksiyete bozukluklarında tedavi yaklaşımı: Psikoterapi ve farmakoterapi.         Türkiye Klinikleri J Fam Med-Special Topics, 9(3), 141-149.

Fobi ve EMDR tedavisi. 8 Ocak 2024, https://www.emdr-tr.org/fobi-ve-emdr-tedavisi/ .

Özakkaş, T. (2014). Anksiyete bozuklukları ve tedavisi (2). Kocaeli: Psikoterapi Enstitüsü Yayınevi.

Öz, M. (2022). Anksiyete tedavisinde aromaterapi uygulamaları: Bir gözden geçirme.       Geleneksel ve Tamamlayıcı Anadolu Tıbbı Dergisi, 4(1), 1-8.

Şahin, M. (2019). Korku, kaygı ve kaygı (anksiyete) bozuklukları. Avrasya Sosyal ve Ekonomi     Araştırmaları Dergisi, 6(10), 117-135.

Uzbay, İ.T. (2002). Anksiyetenin nörobiyolojisi. Klinik Psikiyatri Dergisi, ek1, 5-13.

Şahika İzgi

Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden onur derecesi ile mezun olduktan sonra burslu olarak başladığı FMV Işık Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisansını tamamlamıştır.

Tüm Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir