Boşanma, evlilik birlikteliğinin yasal olarak sona erme sürecidir. Boşanma psikolojisi ise bireylerin boşanma aşamasında ve boşanma sonrasında yaşadıkları duygusal, psikolojik ve bilişsel durumları kapsamaktadır. Dolayısıyla boşanma, hukuki boyutun ötesinde daha fazla derin etkiler bırakan duygusal bir süreç olarak ele alınmaktadır. Boşanma kararı yalnızca çiftleri değil çocukları, aileleri ve sosyal çevreyi de etkileyen bir geçiş dönemidir. Bu nedenle boşanma sonrası psikoloji, bireyin duygusal ve mental sağlığının yeniden yapılandırma sürecinde önemli rol oynamaktadır.
Boşanma Kararı
Boşanma kararı, her bireyde farklı sonuçlar doğurmaktadır. Ancak partnerler çoğunlukla belirli bir döngü içerisinde bu kararı alırlar. Boşanma kararı psikolojik ve duygusal dalgalanmaların olduğu bir süreçtir. Bu sürecin ilk aşaması çiftlerin arasında yaşanan duygusal gerilimlerdir. Boşanma öncesi olan bu aşamada, duygusal çatışmaların ve ilişkideki problemlerin arttığı görülmektedir. Duygusal ve mental olarak ilişkiyi sürdürmekte zorlanan bireylerin bireysel farkındalıkları da bu süreçte artmaktadır. Dolayısıyla boşanma kararını almak veya birlikteliklerini sürdürmek için düşünsel sorgulamalarda bulunurlar.
İkinci aşama olan karar verme aşaması ise en kritik adımdır. Bu aşamada, taraflar evliliklerini gözden geçirirler. Boşanma sonrası pişmanlık yaşamamak ve bu kararı sağlıklı bir şekilde verebilmek için çabalarlar. Ancak boşanma kararının, çoğunlukla belirsizlik ve korku duygularını tetiklediği görülmektedir. Çünkü boşanma sonrasında hayatın değişmesi, stresin önemli bir kaynağı olarak kabul edilir. Bu durum boşanma kararının alınmasını da güçleştirmektedir. Ayrıca duygusal çökkünlük durumları da bu aşamada görülür. Birey geçmişteki anılarını, paylaşılan deneyimleri ve ortak gelecek planlarını anımsarken diğer taraftan sürdürülemeyen ilişki dinamiği ile yüzleşmektedir. Bu durum ilişkideki duygusal gerilimin artmasına ve çatışmaların derinleşmesine neden olur. Özellikle ayrılık aniden gelişmişse terk edilme ve reddedilme gibi çatışmalar daha sık görülür. Bu noktaya varılması genellikle boşanma kararı ile neticelenmektedir.
Hukuki boşanmanın ardından bireyler, son olarak duygusal boşanma sürecini yaşarlar. Bu süreçte bireyler, eşlerinden ve birlikteliklerinden duygusal olarak ayrılarak evlilikte inşa ettikleri ortak kimliğin ikiye bölünmesi ile karşı karşıya kalırlar. Bunun sonucunda bireyler yeni yaşamlarına başlarken kendi benliklerini yeniden keşfetme fırsatını elde ederler. Boşanma kararı almanın, kayıp ve yas süreciyle bağlantılı olduğu da düşünülmektedir. Çünkü boşanan bireyler geçmişte değer verdikleri kişinin kaybını yaşarlar ve sona eren birlikteliğin yasını tutarlar. Boşanıp pişman olanlar genellikle duygusal boşanma aşamasındaki bireylerdir. Çünkü bireyler boşanma sürecinin getirdiği öfke, korku, üzüntü, pişmanlık veya güvensizlik gibi duygular ile başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Bu duyguların meydana getirdiği stres doğru karar alma mekanizmalarını da etkileyerek problem çözmeye ve sağlıklı karar almaya engel olmaktadır. Bu nedenle boşanma kararı pek çok faktörün göz önünde bulundurulduğu ve bireye özgü bir süreçtir. Sonuç olarak boşanma süreci hukuki karar aşamasına gelmeden önce bir kriz dönemiyle başlar. Bu süreçte çiftler arasında bağlar koparak aile kimliği yavaş yavaş dağılır. Her eş, evliliklerine ve partnerine yönelik umut, hayal ve beklentilerini geri çeker. Yas süreci ile birlikte baş edilmesi gereken yeni duygular gün yüzüne çıkar.
Boşanmanın aniden geliştiği durumlarda çoğunlukla boşanma krizi yaşanmaktadır. Ancak uzlaşma yoluyla yürütülen boşanma süreçlerinde zorluklar genellikle daha kolay bir şekilde atlatılmaktadır. Boşanma kararını almak zordur ancak bazı durumlarda boşanmak kaçınılmaz hale gelir ve bu kararı vermek zorunlu bir adım olur. Boşanma kararının alındığı bazı durumlar:
- Kişisel değerlerin ve hedeflerin çatışması,
- İletişim sorunları ve sürekli çatışmalar,
- Fiziksel, duygusal veya cinsel şiddet,
- Yaşam tarzlarının uyuşmaması,
- Ekonomik/maddi geçimsizlik,
- Güven sorunları ve eşlerin birbirine aldatması olarak görülmektedir.
Bu tür durumların yanı sıra eşler arasındaki sosyo-kültürel farklılıklar, çiftlerin evlilikteki beklentilerinin karşılanmaması veya çözülmeyen kronik sorunlar gibi kişisel etkenler de boşanma kararının alınmasında etkili olmaktadır. Önemli olan boşanma kararını almadan önce bu kararı karşı tarafla paylaşmak ve boşanmanın nedenleri değerlendirebilmektir.
Sağlıklı Bir Boşanma Psikolojisi Mümkün Müdür?
Boşanmak, evlilik hayatının değiştiği kırılma noktalarından biridir. Bu değişim süreci anlaşmalı veya çatışmalı boşanma olarak gerçekleşmektedir. Her eş, boşanma sürecinden minimum etkiyle çıkabilmek için çeşitli “başa çıkma stratejilerini” kullanmaktadır. Bu sayede boşanma sonrası aileler, yeni yapılanma süreçlerine daha hızlı uyum sağlarlar. Boşanma ihtiyacının karşılıklı olarak kabul edilmesi, sağlıklı bir boşanma psikolojisi için de olumlu bir etki yaratmaktadır. Bu nedenle boşanma sürecindeki destekleyici müdahaleler, sağlıklı boşanma psikolojisi için önemlidir.
Sağlıklı boşanma psikolojisi için önemli unsurlar:
- Duygusal Farkındalık ve Kabul: Boşanma süreci ambivalans duyguların deneyimlendiği yoğun duygulanımsal bir dönem olarak görülmektedir. Bu duyguların farkında olmak ve bu duyguları kabul etmek başa çıkmanın ilk adımıdır. Boşanmanın getirdiği keder, yas, öfke ve hayal kırkılıklarını bastırmak yerine bu duyguları anlamak sağlıklı boşanma psikolojisi için önemlidir.
- Sağlıklı İletişim ve Saygı: İletişim boşanma aşamasındaki en kritik unsurlardan biridir. Bireylerin kriz anlarında yaşadıkları duyguları ve deneyimleri paylaşmaları beklenmektedir. Çünkü çatışmalı olarak boşanan çiftlerin pişmanlığı duygu ve düşüncelerini tam anlamıyla ifade edememelerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle iletişim açık, net, dürüst bir şekilde ve saygı çerçevesinde ilerlemelidir. Özellikle bireylerin çocuklarla ilgili kararları işbirliği içinde alması da çocukların psikolojik açıdan iyileşmesine kolaylık sağlar. Boşanan bireylerin sağlıklı bir iletişim kurması, boşanma sürecinin stresini azaltır ve problem çözme sürecini hızlandırmaya yardımcı olur.
- Sosyal İlişkiler ve Sosyal Destek: Sosyal destek, boşanma sürecindeki bireyin psikolojik sağlığını korumaya yardımcı olur ve stresle başa çıkma becerilerini güçlendirir. Boşanma sonrası sosyal bağları devam ettirmek ve yeni sosyal ilişkiler kurmak, boşanmanın ardından yaşanan yalnızlık hissini hafifletmektedir. Ayrıca boşanma psikolojisi ile bireylerin kimlik karmaşası yaşaması mümkündür. Bu süreci sağlıklı şekilde atlatabilmek için sosyal desteği arttırmak oldukça önemlidir. Toplumsal katılımı güçlendirmek, sosyal etkinliklere katılmak ve kişilerarası ilişkileri geliştirmek hem adaptasyonu hem de psikolojik iyi oluş sürecini hızlandırmaktadır.
- Psikolojik Destek ve Profesyonel Danışmanlık: Sağlıklı boşanma psikolojisini destekleyecek müdahalelerden biri ise uzman yardımıdır. Duygusal yükün hafifletilmesi, yaşam doyumunun yeniden kazanılması ve yeni hayat düzenine uyum sağlayabilmek adına psikolojik destek almak gerekli görülmektedir. Psikolojik destek, boşanmaya neden olan problemin sarsıcı etkilerine karşı başa çıkma mekanizmalarını geliştirilmesine, kaygı düzeyinin azaltılmasına ve duygusal dengenin yeniden oluşturmasına yardımcı olmaktadır. Eğer boşanma kararı alınmamışsa bireylerin çift terapisi alması uygun görülmektedir. Boşanma kararının ardından ise bireysel terapiler aracılığıyla sağlıklı bir iletişim kurmak oldukça yararlıdır. Ayrıca terapötik boşanma grupları, uzlaştırıcı mahkeme danışmanlığı veya arabuluculuk gibi hukuki desteklerden faydalanmak da boşanma psikolojisini olumlu yönde etkilemektedir.
- Kendine Zaman Ayırmak: Boşanma, zorlayıcı bir ilişkinin ardından yeni başlangıçları beraberinde getirmektedir. Her eş boşanma sürecinin ardından kendine zaman ayırarak, duygusal iyileşme sürecine katkı sağlar. Bu süre zarfında birey bir ilişkiden beklentisini, ihtiyaçlarını ve isteklerini daha iyi kavramaktadır. Boşanmayı bir son olarak görmektense, birey boşanma sonrası hayatını planlamalı ve yeni hedefler belirlemelidir. Bu sayede bireyin boşanma sonrası psikolojik dayanıklılığı da artmaktadır.
Boşanma sonrası pişmanlık yaşayan çiftler muhtemelen kararlarının doğru olup olmadığından şüphe duymaktadır. Ebeveynler için boşanmalarda çocukların psikolojisi de önemli bir etkendir. Özellikle boşanmalarda çocukların varlığı ve sorumlulukları, psikolojik dayanıklılığa etki etmektedir. Çocuklar bu dönemde boşanma kararını doğrudan ebeveynlerinden öğrenmeli, çocukların duygusal ihtiyaçları karşılanmalı, boşanmanın çocuğun kendi hatalarıyla ilgili olmadığını ve ebeveynlerinin sevgisinin de eksilmeyeceğini bilmesi önemlidir. Boşanma sonrası kadın ve erkek bireyler, çocuklarına karşı sorumluluklarını aksatmamalı ve gerektiğinde çocukları için işbirliği içerisinde olmalıdır. Bu işbirliği ve sorumluluk süreci boşanmanın olumsuz etkilerini en aza indirmektedir.
Boşanmanın Psikolojik Etkileri
Boşanma öngörülemeyen bir geçiş, belirsizlik ve değişim içeren bir süreçtir. Boşanma psikolojisi genellikle boşanma süresi boyunca ve boşanma sonrasında deneyimlenen duygusal ve mental sağlık süreçlerini kapsamaktadır. Boşanma bazı bireyler için özgürleşme ve yeni başlangıçlar için fırsat sunarken bazı bireyler için ise derin kayıp ve travmatik bir süreç olarak algılanmaktadır. Boşanma bu nedenle yoğun stres yaratan olaylardan biridir.
Boşanma psikolojisi bireylerin boşanma sürecini nasıl algıladıkları, bu sürece nasıl tepki verdikleri ve sonrasında nasıl uyum sağladıklarıyla ilgilidir. Bu süreçte bireylerin destek sistemleri (aile, arkadaşlar, terapistler) kişisel başa edebilme becerileri ve boşanma koşulları (çatışmalı veya uzlaşmalı) gibi faktörler önemli rol oynar. Birçok kişi evliliklerinin sona ermesinin ardından üzüntü, suçluluk, öfke, kafa karışıklığı hissetmektedir. Boşanma kararını alan taraf kim olursa olsun bu duygular normaldir ancak uzun süre kontrol edilmediğinde genellikle psikolojik sağlığı olumsuz olarak etkilemektedir. Boşanmanın psikolojiyi etkilediği bazı durumlar:
- Kaygı: Boşanma aşaması ilk olarak kaygı hissini tetiklemektedir. Masrafların karşılanması, değişikliklere uyum sağlama, ebeveynlikte sorumlulukların artması gibi gelecek hakkında kronik endişeler sıklıkla görülmektedir. Kaygı belirtileri sıklıkla hızlı kalp atışı, el ve yüzde terleme, titreme ve ajitasyon (huzursuzluk) olarak görülmektedir.
- Depresyon: Boşanma sonrası depresyon yaygın olarak görülmektedir. Genellikle üzüntü, yalnızlık hissi, isteksizlik ve yetersizlik gibi duygular yoğun olarak hissedilir. Boşanmanın yıkıcı etkileri arasında uyku sorunları yaşama, yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler ve ilerleyen boyutta nadiren de olsa intihar düşünceleri de görülmektedir. Bu aşama, benzerlikleri nedeniyle yas evresi olarak da adlandırılmaktadır.
- Öfke: Öfke, çoğunlukla boşanmanın meydana getirdiği üzüntüye karşı bir tepki olarak görülmektedir. Boşanmak istemeyen taraf, öfke duygusuyla bu durumu inkâr etmek ister. Boşanma sürecinin ardından birey çoğunlukla kendisine, partnerine hatta arkadaşları ve ailesine karşı da öfke duygularını hissetmektedir. Bu duygular genellikle sözel veya fiziksel olarak ifade edilir. Bu duygunun yoğun olması boşanma aşamasını zorlaştırmaktadır ve sürecin uzamasına neden olmaktadır.
- Pişmanlık ve Suçluluk: Boşanma sonrasında, genellikle eski partnere karşı ve evlilikte gerçekleştirilmeyen hayallere karşı hayal kırıklığı yaşanır. Evliliğin sürdürülememesi, boşanmayı başarısızlık olarak görmek finansal zorluklar veya çocuğu daha az görmek gibi ihtimaller pişmanlık duygusunu ortaya çıkarır. Ayrıca aldatma veya sadakatsizlik gibi boşanma nedenleri suçluluk duygusunu uyandırmaktadır. Pişmanlık ve suçluluk duygusu bireylerin tükenmiş veya değersiz olarak hissetmesine ve olumsuz kendi kendine konuşmalara sebep olmaktadır.
- Sosyal İzolasyon: Boşanma süreci, bireylerin sosyal çevrelerinden uzaklaşma ihtiyacı duyması nedeniyle sosyal izolasyona yol açmaktadır. Boşanan bireyler, çoğunlukla toplumsal yargılardan ve damgalardan uzak kalmak için sosyal çevrelerinden uzaklaşmak isterler. Bu durum sosyal destek kaybına da neden olmaktadır.
Boşanmanın psikolojik etkileri bireyin benlik saygısını, kendilik algısını ve geleceklerine dair beklentilerini de derinden etkilemektedir. Bu durumu cinsiyet faktörü ile değerlendirmek mümkündür. Çünkü boşanma sonrası kadın psikolojisi toplumsal normlar ve roller nedeniyle farklılaşmaktadır.
Boşanma Sonrası Kadın Psikolojisi: Boşanan kadınlar sosyal çevre baskısı ile ilişkilerindeki bozulmalar, eski eşi ile yaşadıkları iletişim sorunları, çocukların bakım ve eğitim problemleri, yeniden evlenme güçlükleri ve toplumda yeniden yer edinme çabaları gibi birçok faktörle karşılaşmaktadır. Bu durum çeşitli duygudurum değişikliklerini tetiklemektedir. Sevgisizlik, çaresizlik, sorumlulukların ağır gelmesi, kendine veya çocuğuna karşı suçluluk hissi boşanan kadınların pişmanlık belirtileri arasında yer alır. Bu nedenle boşanan kadınlar genellikle ekonomik, duygusal ve sosyal destek ihtiyacı duymaktadırlar.
Boşanma Sonrası Erkek Psikolojisi: Boşanan erkek ilk süreçte duygusal çöküş ve yalnızlık hissini derinden hissetmektedir. Boşanan erkeğin pişmanlığı genellikle aile sıcaklığının eksikliği ve velayet annede ise çocuklarına karşı özlem duymasından kaynaklanmaktadır. Eşinden ayrılan erkekler için yeni yaşam düzeni oluşturmak ve yapıcı bir tutum sergilemek genellikle zor olarak görülür. Çünkü boşandıktan sonra erkek toplumsal başarıları ve yeterlilikleri hakkında özgüven kaybı yaşamaktadır. Bu zor süreci sağlıklı atlatamayan erkekler sıklıkla öfke problemleri, bağımlılık geliştirme veya kendine zarar verme gibi dürtüsel hareketler sergilemektedirler.
Boşanma bir bitiş veya yok oluş süreci olmadığını bilmek önemlidir. Ayrıca boşanma kararını verirken ilişkideki problemleri gözden geçirmek ve eğer çözüme kavuşmuyorsa ilişkiyi daha fazla zarar görmeden sonlandırmak daha sağlıklıdır. Çünkü boşanmanın psikolojik etkileri arasında olumlu psikolojik süreçler de yer alır. Evliliğin yıkıcı etkilerinden kurtulmayı ve yaşam doyumunu yeniden kazanmayı sağlar.
Boşanma Sürecinde Terapi Almak
Boşanma süreci hem bireyler hem de aile üyeleri için karmaşık bir süreçtir. Boşanan bireylerin psikolojik destek alması yeni başlangıçlar yapabilmesi için destekleyici bir güç sağlar. Çift terapileri ilişkinin gözden geçirilmesine, empati yapılarak sağlıklı iletişim kurulmasına ve ilişkideki problemleri çözmeye destek olurken bireysel terapiler ise duyguların anlaşılmasına, boşanma sonrası bireyin özgüvenini arttırmasına, sosyal işlevselliğin geri kazanılmasına ve uyum sürecini hızlandırmaya yardımcı olmaktadır. Psikolojik destek almak boşanmanın olumsuz etkilerine karşı başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesinde oldukça önemlidir.
Kaynakça
- Korkut, Y. (2012). Bir Geçiş Krizi Olarak Boşanma. Psikoloji Çalışmaları, 23, 99-112.
- Can, Y., & Aksu, N. B. (2016). Boşanma Sürecinde ve Sonrasında Kadın. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 15(58).
- Sayan Karahan, A. (2022). Boşanma Sürecinde Psikolojik Müdahaleler Üzerine Bir Derleme. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 9(1), 88-111.
- American Psychologıcal Assocıation. (2013) Healthy divorce: How to make your split as smooth as possible. https://www.apa.org/topics/divorce-child-custody/healthy